🎈 Hayat, 🧐 Kişisel

Anılar İçin Yaşamak

Anılar için yaşamak nedir bilir misiniz? Her gittiğiniz yerde eskiye özlem duymaktır. Eskiden ne de güzeldi, şimdi her şey b.k oldu demektir. Keşke ile başlayan ya da olurdu ile biten cümlelerdir. Daha önce aynı mekânda geçmiş iyi kötü tüm anılarınızı bir özlem içinde hatırlamak ve onları tekrar tekrar canlandırmaktır.

Anılar için yaşıyorsanız hatırladıklarınız sizi mutlu etmez. Kötü anılarınız aklına gelince sinirlenmezsiniz. Anılarınız ister iyi ister kötü olsun, aklınıza geldikçe kendinizi kötü hissedersiniz. Çünkü sürekli eskiyi hatırlamanızın sebebi, eskiden iz bırakacak kadar keskin olayların adamıyken, şimdi kendinizi hayatın akışına bırakıp bomboş geçirmenizdir günlerinizi.

Hayır, hemen yanlış anlamayın, günleriniz kötü geçmiyordur. Hatta dönem ilerledikçe sanki gittikçe iyileşmeye bile başlamıştır. Ama yine de iz bırakacak hiçbir şey yoktur.

O zaman eskiye dönerim ben. Bunu isteyerek yapmam, kendime isteyerek acı çektirmek bana göre değil.

*

Forum Bornova’ya gittiğimde B201’in hayaletini görürüm McDonalds’ın önünde… Belki de ikinci dönemin ilk günüdür, dört masa birleştirmişizdir kapalı alanda. O gün derse girmemiştir ilk dönemliler… Ya da Burger King’e beleş kuponlarımızı harcayıp harcayamayacağımızı sormak için sıra bekliyoruzdur. Ya da aşağı katta cins cins şapkalarla poz veriyoruzdur.

IKEA’dayken üst kat benim için çok anlamlı oluverir. Orada ev dizaynı sohbeti yapıyoruzdur. Bir sürü şey beğeniriz, hiçbirini alacak paramız yoktur… Ya da IKEA’nın dışındayızdır. Daha sonra montajlanacak bir fotoğraf çekiyorumdur, yağmur o gün de yağıyordu hafifçe.

Yurda dönerken yürüdüğüm asfalt kaybolur, yerine çamurlu bir yol gelir. Belki iki arkadaş yurda yerleşiyoruzdur, henüz yurdun ne çiti ne elektriği varken… Daha sonra Kipa yapacağızdır ve ardından otogar…

Yeşil Köşk’e gitmeye gerçekten korkarım. Orada en güzel saatlerimi geçirmişliğim vardır. Şimdiyse oraya gittiğimde iyi vakit geçirsem de eskiler kadar iyi olamayacağından anılar sarar her tarafımı. Belki üst kattayımdır. Koridorun sonunda sağdaki odanın en sağındaki masadayımdır ve sıcak çikolata içiyorumdur. Bir daha o kata nasıl çıkabilirim? Ya da belki, belki de zemin kattayımdır. Bir sürü arkadaş… Ben telefonla konuşmak için dışarı çıkmışımdır ve beklememek istediğim bir karşılaşma olur… Çaktırmadan yıkılmışımdır, ne gereği varsa… Ama unutulamaz bunlar. Yeşil Köşk binasını uzaktan görünce bile akın akın saldırır bu anılar bana.

Konservatuar yolunda yürürken bir alışveriş arabası görürüz. Ama sokak lambasının tepesine asılı. O günler kadar güzelleri bir daha gelecek mi? Nasıl özlememeliyim o günleri? O çılgın görüntü nasıl gelmesin aklıma?
Peki ya 525 yolu? Ve kampustan çıkarak metroya iki caddenin arasından gidebileceğimiz, şimdi kazarak anılarımın içine ettikleri o alan? Ben onları unutabilir miyim? Kaç defa 525 bekleyip 525 gelince o yolu yürüdük? Kim 525 kırk beş derece yan yattı diye heyecanlandı? O günleri mi unutacaktım?

Eczacılık bahçesi… Çimlerde yatıp saatlerce yuvarlanmak… Sonunda arkadaşın tekinin fıskiyeye çarpması ve acılı bir son… Kalemimi kaybedip, ertesi gün karanlıkta tüm çimleri arayışım ve kalemlerimi buluşum. Ertesi gün salak gibi tekrar kaybedişim. Grand Café. Langırtcı gençlik. Kipa arabaları, ve arabaları süren biz… Bunlar da unutulmaz.
Yabancı Diller… Gecesiyle ve gündüzüyle. Yıl sonu partisi… Bunlar da unutulmaz.
Bowling? Başlı başına bir anı. Dehşet derecede sevdiğim bir oyun ve onunla özdeşleşmiş Park Bornova. Hep beraber bowlinge gidişlerimizi unutamam. Acemi bir arkadaşımızın bir defasında hepimize fark atmasını da. Güzel bir arkadaşımın kendini bowling toplarının gittiği platforma atmaya çalışmasının ardından kaymak üzereyken tutmamı da unutamam. Bunları unutsam acaba bowling oynarken kafam daha boş olur muydu? Acaba o zaman daha mı mutlu olurdum, yoksa bowling bu kadar anlam taşımaz mıydı?

Lemon Cafe 🙂 Orası bile anılarla dolup taşmamış mı? Herhalde benim için en unutulmazı sıcak çikolatamı bilumum çöplerle birleştirmekti. Sonucunda iğrenç bir görüntü ortaya çıkmıştı. O gün orada kimler olduğunu unutsaydım ben Umut olur muydum?

Ya da Karşıyaka’ya gidip sırılsıklam olmak… Bornova’da valizi unutmak… Bu anı aklımdan silinir mi?

*

Anılar için yaşamak nedir bilir misiniz? “Olayı aşamamaktır. Sıkça “Aş artık bunları, kendine gel!” uyarılarına maruz kalmaktır. Oysa siz eskiyi kurduğunuz hayal dünyanızda daha mutlu olduğunuzu düşünürsünüz. Çünkü şimdiki zamanda kalabalığın içinde yalnızsınızdır.

Anılar için yaşamak ister misiniz? Ben istemem. Anılarım olsun isterim, onları hatırlayayım. Zaman zaman gülümsetsinler beni. Ya da yanlışlarımdan dolayı pişmanlık duyayım. Ama bu pişmanlığı tekrar tekrar yaşamak amacım olmasın. Bu sadece yaşamın tuzu biberi olsun, yaşamın kendisi değil.

Anılar nasıl aşılır bilir misiniz? Görmemekle. Eğer IKEA’yı bir daha görmezsem, ya da Forum Bornova’yı, ya da Yeşil Köşk’ü, ya da Yabancı Dilleri, ya da İnciraltı’nı o zaman aşılır bu anılar. Eğer tutup Ankara’ya yerleşir, her şeye sıfırdan başlarsan aşılır. Sadece bir seneye yazık olur, o da o kadar önemli değildir. Çünkü bir sene kaybetmek, anılar için yaşanılabilecek yıllara göre ödenen ufak bir bedeldir.

Ama yeni bir sayfa açılamaz. İmkansıza yakındır. O zaman anıları aşmak için ikinci yola geçersiniz. B planına. Zorlu bir plandır. Öncelikle mümkün olduğu kadar anılardan kaçarsınız. Yeşil Köşk’e gitmezsiniz, anılar uğruna güzel insanlardan kaçarsınız. Olayı aşmak için mecbursunuzdur.

Eğer benim gibi salaklık yapmayıp, bir defalık kaçamak yapıp anılarınıza dair mekan ya da kişilerden kaçmazsanız tüm çalışmalarınız kapak olur, baştan başlarsınız.

Her neyse… Anılardan mümkün mertebe kaçmanın yanında, eşdeğer anılar ararsınız. İşin zor kısmı da budur. İnsan hep daha iyisini istiyor. (en azından ben öyleyim) Ve bu da “en azından eşdeğer” anılar bulmayı zorlaştırıyor.

“Eşdeğer anılar” için yeni ortamımıza (yani meslektaşlarıma) dört elle sarılıyorum. Günlerimin yine iyi geçmesini umut ediyorum.

Bir süre sonra bizim de aramızda anılarımız olacak. Umarım iyi ve akla kazınacak cinsten anılarımız… Ama öyle bir anılar dizim var ki, yeni olaylar kolay kolay unutturamayacak. Çünkü insan hep daha iyisini istiyor. Daha iyisini bulmadan eskini bırakamıyor… Kötümserim ve bunda haklıyım diye düşünüyorum. Sonuçta ben yine olayı aşmak için debelenirken saplanıp kalacağım.

Peki bu işin sonu nereye gidecek? Sıfırdan bir sayfa açmak için mezun olmayı mı bekleyeceğim? Bana haksızlık değil mi?

Niye insan hep daha iyisini istiyor?

Niye en iyiler en son çıkmıyor?

Keşke reçete yazılır gibi kesin bir çözümü olsaydı…

👋 🚨 Yeni yazılardan haberdar olmak ister misiniz? 👇

Anılar İçin Yaşamak 8 yorum aldı.

  1. pepsi demiş ya ”daha fazlasını iste” hiç gerek yok istiyoruz zaten.Niye insan hep daha iyisini istiyor?çünkü insanın hayattan beklentisi mide yapısıyla paralel..kilo almaya çalıştığım zamanlardan hatırlıyorum mideni büyütmelisin demişti doktor.bir süre çok yersem mide büyüyüp artık bu yeni boyutuna özdeş bi açlık hissi verecekmiş bana.doymak için daha çok yemek isteyecekmişim.sonra ondan da çok,daha sonra ondan da çok..

  2. evet seni çok da uzun bir zamandır tanımıyorum ama bu kısa sürede hakkında az çok fikir sahibi oldum ve ilk kez bir konuya bu kadar mantıksız yaklaştığını görüyorum. herşeyden önce tüm bu düşüncelerle yeni ortamına hiç şans tanımadığını ortaya koymuşsun. “belki bir umut ama sanmıyorum” bakışı var. daha önünde 4 sene var ve o 4 seneye daha çok yeşil köşk ve ikea sığacağına eminim. ayrıca şunu da düşün: senin hayatın burda başlamadı bundan önce lise ondan da önce ortaokul gibi ortamlarda bulundun. eminim orda da anıların olmuştur(ki genellikle lise anıları özel olur). onların üstüne anı dolu bir sene sığdırmışsan bu 4 sene de o kadar kötü geçmeyebilir ya da senin deyiminle anısız…

  3. Şu anki hayata baktığında lise yada ortaokul anıları, yaşanmışlıklar vb. pek bir şey hissettirmiyor emin olabilirsin. Burada tekil olarak sen varsın ve senin yanında da ‘sen’ hariç kimse yok. İnsan bazen kendinle yaşamaktan bile sıkılabiliyor emin ol…

  4. Anılar kim olduğumuzun aynasıdır şu kısacık hayatta. Kimimiz bakmak istemeyiz o aynalara, her zaman kaçarız ya da her gördüğümüzde başımızı çevirirriz. Yansımalar bizi deli edercesine rahatsız eder. Ama kimi anılar vardır ki; o aynaların önünden bir saniye bile olsa ayrılmak istemeyiz. Bakar dururuz günlerce, saatlerce. Filmi başa alır tekrar tekrar hatırlarız, belki de unutmak istemediğimiz için her küçük ayrıntıyı beynimize kazımaya çalışırız. Ama iyi de olsa kötü de olsa anılar hep acı verir insana. Ya pişmanlığını yaşarsın ya o güzelliklerin özlemini derininden duyarsın.

  5. “Pişmanlığını yaşamamak” ve “güzelliklerin özlemini derininden duymamak” için o günleri unutturacak güzellikte günler yaşamak gerekir. 🙂

  6. bence hayatta bilgisayar ve sanal dünya çok arkadaştan iyidir. dertlerini dinler ve dertleri unutursun..artık eskisi gibi değil hiç bir şey bayramlar pazarlar ne bileyim insanlar bile eskisi gibi değil. değişmeyen tek şey var dünyanın hızlı bir şekilde sonuna doğru gittiği. bizler görürmüyüz bilmiyorum……

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir